Ciciler Alınmak İçin Var:)

Alışveriş yapmak nasıl bir tutkudur böyle ya. İnsan hiç mi doymaz, mavisini alıp aklı her defasında diğer renklerde mi kalır. Söz bu defa kendime hakim olacam deyip cebinde 5 kuruşsuz evine mi döner. Cebimde param kalmasa da gözüme çarpan her kıyafeti, ayakkabıyı almaya bayılıyorum. Bugün de öyle yaptım mesela. Sözde sadece tatil için bi kaç bişe alacaktım ama elim kolum dolu döndüm eve. Ama aldıklarımı görseniz dayanamamış olmama hak verirsiniz. Çeşit çeşit ve pastelinden en cafcaflısına elbiseler, sandaletten tut en ciyak yeşilinden topuklu ayakkabılar, mini minicik şortlar, alttan kat katlı ve tüllü gül kurusu eteğe varana kadar bi sürü şey aldım.

Bu alışverişimin tek avantajı her gördüğümü hemen almamak oldu. Önce baştan uca gezdim, aklıma not ettim şurda şunu beğendim, burda bunu beğendim diye. Amacım hem tüm mağazaları gezip aklıma en çok yatanı uygun fiyata almak, hem de tekrar o mağazaya kadar hevesim geçecek mi diye bakmaktı.

Öyle de yaptım. Baya işe yaradı. Çünkü mangoda beğendiğim harika bir elbiseyi ilk gördüğüm an alsaydım çok pişman olacaktım. Tekrar döndüğümde ''lan napcaksın bunu gece dışarı mı çıkıosun sanki'' dedim ve vazgeçtim. Ama buna rağmen yine de çılgınlar gibi bir alışveriş yaptım desem yeridir.

Aldıktan sonra pişman oluyorum bazen ama bu dünyaya kaç kez geliyorum ki kendimi frenleyeyim? Bi insanı gösteren kıyafetleri değil mi hem. Canıma değsin valla bu defa pişman olmayacağım. Üstelik isteğim doğrultusunda kilo almaya da başlamışken, aldıklarım cuk diye üstüme oturuyorken beğendiklerimi almayıpta napcaktım. Tek mutsuzluğumsa bugüne dair görüpte alamadıklarım. Neyse artık bi daha ki sefere onlarda. Bu cicilerim şimdilik bana yeter. Şüppiidübaaduuuu!!!

Read More

Daha Olgun, Dahaaa Dolguuun!!!


Bu bloga başlamadan önce 4 senelik bir blogum vardı. Saçmaladığım, herkesin isimlerini açık açık yazdığım, boy boy fotolarımı koyduğum, çocukca yazılarımın bulunduğu bir blogdu ama ilk göz ağrımdı kendisi. Hep kapatmak istememe rağmen kıyamadım fakat, beni aratanın karşısına takgadanak blogum çıkınca mecbur kaldım ve bu blogu açtım. Yani anlayacağınız eski blogculardanım, sadece mekanım farklı bu defa. Bunu niye anlatıyorum, kime ne benim eski blogculardan olduğumdan?

Eski blogumda kendime ait en ufak iciği cücüğü yazdığım için, çevremdeki herkes beni ordan takip edebiliyordu. Öyle ki arkadaşlarım arasında blogumun adıyla seslenenler bile vardı, hatta baya bir fazlaydı böyle seslenenler. Hal böyle olunca rahat rahat yazamıyordum tabi. Takıntılarım yerine hep özgüvenimden bahsederdim, ya da rahatsız olduğum şeylerden ziyade hoşuma gidenlerden. Fakat şimdilik burayı kimsecikler bilmiyor ve gönül ferahlığında tüm mevcut eksikliklerimi buraya döküp rahatlayabilirim. (artık burayıda biliyorlar)

Eksiklik dediğime bakmayın, küçük ayrıntıların mükemmel olmayışı eksiklikten kastettiğim. Yoksa hayatımda gerek görüntü, gerekse yaşam biçimi olarak beni ciddi eksik pozisyonuna sokacak hiç bir şey yok. Kendi çapımda kuruntular dışında. Mesela kilomu çok sorun eder(d)im. Boyuma göre ideal olduğumu söyleselerde ben hep balık etlileri beğenmişimdir. Çıtı pıtı olmak yerine, derli toplu olmayı tercih etmişimdir. Bi ara bu istediğim kiloya ulaşmama rağmen sonra stresten, üniversite ortamında bulunmaktan patır patır döküldü tüm aldıklarım. Son 10 güne kadar da bunu dert edip duruyordum.

Tabi kilomu dert ederken boş durmuyordum iran iksirlerimi getirtmedim netten, weight gainerlar, herbalifelar mı kullanmadım. Hepsi de fasa fiso çıktı ya da çok uzun süreli kullanmaktan sıkıldığım için etkisini gösteremedi bilemiyorum ama sonuçsuz kaldım. En sonunda prakten kullanmaya başladım ve ilk defa bu kadar çabuk bir ilacın etkisini hissettim. 2 günde hayvanlar gibi yemek yedirmeye başladı, elim sürekli atıştıracak birşeyler arıyor, midem kazınıyor (bu hissi hiç yaşamamıştım) ve en önemliside kilo alıp vermeye çok müsait olan vücudum da etkisini şimdiden hissediyorum. Nasıl mutluyum nasıl mutluyum anlatamam. Millet benim gibi zayıf olmaya uğraşırken ben ele avuca gelecek diye tabir edilenlerden olmak istiyorum.

Sabah kalkar kalkmaz aynaya koşup kilo almışmıyım diye nasıl baktığımı görseniz delirmiş bu kız dersiniz eminim.Kilo belirtilerini fazlasıyla hissediyorum! 8 günde 3 kilo almak bunun en büyük nedeni olsa gerek. Daha daha kilo alayım, daha bi kocaman olayım, daha dolgun durayım. . .

Read More

Otobüs İçi Kavgalar


Kavgacı bir insanım evet. Normal bir insan otobüse bindiğinde, kendisinden sonra binen sarı saçlı hatun ceryan yapıyor diyerek çatır sıcağın arasında pencereyi kapattığında hiç tepki vermeden durabilir ya da tatlı bir dille tekrar açmak istediğini söyleyebilir fakat ben yapamıyorum. Tıpkı dün otobüste başıma gelen gibi.

Sallım sallım, kıç kadar yerde tutunmaya çalıştığım pencereden elimi çekmemle, hangi pavyonda çalıştığını kestiremediğim ciyak sapsarı saçları, masmavi gözünden pörtlücekmiş gibi duran lensleriyle hatun kısmı lank die penceremi kapatmaz mı! Üstelik otobüste bilmem kaç kedi ölüsü ağırlığında ter kokusu hakimken. Arkamı dönüp biletçiye;''neden kapatıldı?'' diye sordum sakince. Olur da hasta filan vardır diye düşünerek hemen parlamadım. Muavin kadını gösterip ''hanfendi(!) kapattı dedi. Hiç bişe demedim pencereye dokunmadım ama yan taraftakini açtım bu defa. Yoksa oracıkta düşüp bayılcaktım.

Bu sarı hatunun yanında birde esmer kadın var ama yabancılar birbirlerine belli. Zannederim durakta böylesine kaynaştılar. Neyse benim pencereyi açmamla arkamda birer uğuldama, fiskos oldu ne dediler anlayamadım. Ki tam o sırada benim yanımda yer olmadığı için arka tarafa doğru ilerleyen kardeşimin sesini duydum. ''Sensin gerizekalı''. Dönüp kardeşime baktım ve sonra da söylenip duran bu 2 kadına. ''Noluyo? Bana mı gerizekalı dedin sen'' dedim. Bu başladı çingene ağzıyla ''ceryan yapıyor kapatıyoruz sen öte tarafı açıyosun'' diye. Yanındakide onun bikbikçisi eşlik ediyor.

Bunlar dırdır ederken olan gücümle hatuna ''kes laaan sen kimsin de bana gerizekalı diyosun! Nesin lan sen ağzını burnunu patlatırım senin, götün yiyosa bir daha de bana gerizekalı diye'' bağırdıktan sonra havada asılı duran eline bi tane geçirdim. Kardeşim araya girdi, hatun neye uğradığını şaşırdı, yanındakiyse çıt pıt oldu oracıkta. O sinirle kapadıkları pencereyide geri açtım ve hala söyleniyorum ''kıç kadar yerde kokudan burnumuzun direği kırldı pencere kapattırıp üstüne gerizekalı diyor adama bak ya'' dedim. Otobüste bazı amcalar aman susun etmeyin filan dediler de ancak susabildim.

Bu karı aradan 5 dk geçti geçmedi telefonu aldı eline. Yampirik yampirik çakma istanbul ağzıyla ''baba gelip beni duraktan al, ben eve kadar yürüyemem'' demez mi. Ahha dedim hatun babasını çağrıo çöktürcek bana:) Yemez de yine de hani die düşünüo insan. Ama baba arabayı birine vermiş belli ki kız ''bana ne yaa, ben geliorum nie veriosun arabayı, ben gelemem bekliyorum bi araba bul beni al'' dedi. Orda da babasıyla konuşmasında belli etti kendini, dedim böyle kaşara az bile söylenmişim.

Bu hatun indi diğeri kaldı tabi otobüste biraz sonra. Benim pencere diğer pencereyle karşılıklı püfür püfür esti kadının suratına. Az önce cingir cingir bağıran kadın yok, yerine dut yemiş bülbül gelmiş. Haah dedim, kendini yaman sanıp dayılık yapana göstermek gerek işte böyle kendini.

Hani ilk defa da gelmiyor başıma. Bu otobüslerde gidip gelirken ya biri beni kescek ya ben birini. Millet bağıra bağıra telefonla konuşur benim ki çaldı mı ''ohhooo 5 saattir konuşuosun seni mi dinlicez''ler mi dersin, laf vurduran mı ararsın hepsini gördüm. Yok niye bakıosundan tut, oraya önce ben oturacaktım kavgasımı ararsın hepsi var. Burdan anlayacağınız gibi ömrüm otobüslerde geçiyor. Okula gidebilmek için günde 1 saat yol çekiyorum, 1 saatte dönüş. Tüm bunları yaşamış olmam normal olsa gerek. Yaşamı otobüs koltuk aralarında gördüm desem yeridir. Kinayesinden tut mübalağasına bu kavgalarda öğrendim. Gittiğim yol 1 saat, otobüse bineli 5 dk olmuş, arkadan dayı sesleniyor ''5 saattir konuşuyorsun''. ''Atma recep din kardeşiyiz'' cevabını takip eden, ''adamı seven değil-düzen yarar'' sözleriyle devam eden atışmalarla yol biter. Ben de biterim tabi bu arada. Kolay mı koskoca otobüste 1 kişinin ardından 10 kişinin lafa dalmasıyla o kadar kişiye laf yetiştirmek.

Otobüsten indiğimde tecavüze uğramış gibi oluyorum desem yeridir. Bağırmaktan ses kısılmış, saç baş kafa sallamaktan permeperişan, dişler dudaklara geçmiş felan. Yurdum insanının bu kadar derdini çek, sonra cevap ver, adı çıkan sen ol sinirli diye. Tüm bu yaşadıklarıma rağmen sadece ''sinirli'' olarak kalabildiğim için mutluyum.

Read More